istanbul Üsküdar Kadıköy Acıbadem Psikolojik Danışmanlık Merkezi Telefonu 0533 373 81 23 pedagog ile ilgili aramalar, pedagog tavsiye, pedagog istanbul, pedagog anadolu yakası, pedagog devlet hastanesi, pedagog ücretleri, pedagog bölümü, pedagog nedir ne yapar, pedagog gülten, pedagog, Acıbadem Psikolojik Danışmanlık www.acibadempsikolojikdanismanlik.com/ 0533 373 81 23 Kendimizle ve çevremizle ilgili sahip olduğumuz düşünceler, tavırlar, yargılar ister olumlu olsun ister olumsuz çoğunlukla bizim tarafımızdan ...
  • Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
  • https://www.facebook.com/istanbulpsikoterapimerkezi
  • https://www.twitter.com/pedagoglar
Acıbadem Psikolojik Danışmanlık Merkezi
Randevu : 0532 158 35 55
                 0505 767 58 85
Ziyaret Bilgileri
Aktif Ziyaretçi1
Bugün Toplam108
Toplam Ziyaret233731

ÇOCUK ERGEN PSİKOLOJİSİ VE PSİKOLOG PEDAGOG HİZMETLERİMİZ 0533-373-81-23

  • Hiperaktivite
  • Dikkat Eksikliği
  • Algılama ve Öğrenme Güçlüğü
  • Anaokuluna Başlama Sorunları
  • İlköğretime Hazırlık Süreci
  • Kardeş Kıskançlığı
  • Boşanmanın Çocuk Üzerindeki Etkileri
  • Yakın Birisinin Kaybının Çocuk Üzerindeki Etkileri
  • Konuşma Gecikmesi ve Artikülasyon Sorunları
  • Çocukluk Depresyonu
  • Tikler ve Takıntılar
  • Korku ve Kaygı
  • Yeme Bozuklukları
  • Uyku Bozuklukları
  • Davranış Bozuklukları
  • Uyum Sorunları
  • Tırnak Yemek-Parmak Emmek
  • Alt Islatma (Enürezis)
  • Kaka Kaçırma (Enkoprezis)
  • Ebeveyn ve çocuk arasındaki iletişim problemleri
  • Arkadaş ilişkilerİ
  • Sosyal Uyum Problemleri
  • Kimlik Bunalımı
  • Öfke ve Saldırganlık
  • Okul Başarısını Arttırma ve Etkin Ders Çalışma Becerileri
  • Dikkat Gelişimi ve Motivasyonu Destekleyici Çalışmalar
  • Sınav Kaygısı
  • Meslek Seçimi
  • İnternet Bağımlılığı
  • Madde Bağımlılığı
  • Tel: 0533-373-81-23

  • YETİŞKİN PSİKOLOJİSİ PSİKOLOG DESTEĞİ
  • Depresyon
  • Yaygın Anksiyete (Kaygı) Bozukluğu
  • Post Travmatik Stres Bozukluğu
  • Fobi
  • Sosyal Fobi
  • Panik Atak
  • Takıntılar-Obsesif Kompulsif Bozukluk
  • Öfke Kontrolü
  • Aile İçi İletişim Problemleri
  • Stresle Başa Çıkma Yöntemleri
  • Ağrı Bozuklukları
  • Uyku Bozuklukları
  • Yeme Bozuklukları
  • Tel: 0544-724-36-50

KURUM VE FİRMALARA DANIŞMANLIK HİZMETLERİ

  • Personel-Müşteri Memnuniyet ilişkisi
  • Öfke Kontrolü
  • İş Tatmini
  • İş’te Doğru İletişim Yöntemleri
  • İş yerinde Çatışma ve iletişim problemleri
ANAOKULLARINA DANIŞMANLIK HİZMETLERİ
0544-724-36-50
  • Anaokulu Öğrencilerinin Psiko-sosyal Gelişimlerini Takip Edebilme Danışmanlık Hizmetleri
  • Öğrencilerde İlgi Yetenek ve Beceri Belirleme Yöntemleri Üzerine Danışmanlık Hizmetleri
  • Öğretmen-Öğrenci İlişkileri
  • Öğretmen-Veli İlişkileri
  • Aile Seminerleri
  • Okul-Rehberlik Destek Hizmetleri
  • Meslek Seçimi ve Kariyer Planlama
  • Planlı Çalışma ve Zaman Yönetimi
  • Eğitim Kurumlarında Çalışan Personele İlişkin Seminerler ve Bilgilendirme Çalışmaları
İLKÖĞRETİM ve LİSELERE DANIŞMANLIK HİZMETLERİ
  • Başarı odaklı çalışma yöntemleri
  • Motivasyon ve Dikkat Arttırıcı Çalışmalar
  • Okul Başarısını Arttırıcı Çalışmalar
  • Etkili Ders çalışma Yöntemleri
  • Mesleki İlgi ve Yetenek Belirleme Çalışmaları
  • Sınav Kaygısıyla Baş Edebilme Yöntemleri
  • Duygusal ve Bilişsel Gelişimi Destekleyici Çalışmalar
  • Dikkat Geliştirme Yöntemleri
PSİKO-SOSYAL GELİŞİM DEĞERLENDİRME TESTLERİ

  • Denver Gelişim Tarama Testi
  • AGTE (Ankara Gelişim Tarama Testi)
  • Gessel Gelişim Figürleri Testi
  • Metropolitan Okul Olgunluğu Testi
  • Peabody Alıcı ve İfade edici Dil Testi
  • Draw A Person (Bir Adam Çiz Testi)
ZEKA TESTLERİ

  • Stanford-Binet Çocuklar için Zeka Ölçeği
  • WISC-R (Weschler Çocuklar için Zeka Ölçeği )
  • Cattell Zeka Testi
  • Porteus Labirentleri Testi
  • Alexander Pratik Zeka Yetenek Testi
  • Porteus Labirentleri Testi
  • Kohs Küpleri Zeka Ölçeği
  • Çoklu Zeka Envanteri
  • Standardize Mini Mental Zeka Testi
DİKKAT VE ALGI TESTLERİ RANDEVU VE İLETİŞİM:
0216-347-60-03
  • Frostig Görsel Algılama Testi
  • Benton Görsel Bellek Testi
  • Bender-Gestalt Görsel Motor Algılama Testi
  • Burdon Dikkat Testi
  • D2 Testi
  • 0505-767-58-85
My Life Psikoloji
Takvim
uzman klinik psikolog sabiha ışık 05333738123
sabihaisik@outlook.com
İçsel çatışma nedir? Ego (ben) çatışmalarımızla nasıl denge kurabilir?
11/01/2022

İçsel çatışma nedir? Ego (ben) çatışmalarımızla nasıl denge kurabilir?

Çatışmaların varlığı insanın nevrotik olduğunu göstermez. İstek, ilgi ve fikirlerimiz hayatın bir noktasında çevremizdekilerin istek, ilgi ve fikirleri ile çatışacaktır. Ayrıca çevremizdekilerle aramızda bu tür uyuşmazlıkların olması ne kadar doğalsa, içimizdeki bir takım çatışmalar yaşamamız da o kadar doğaldır. Bir hayvanın hareketlerini belirleyen büyük ölçüde güdüleridir. Çiftleşmesi, yavrusuna ilgi göstermesi, besin araması, tehlike karşısında savunmaya geçmesi az ya da çok önceden belirlenmiş ve kendi özgür iradesinin dışındadır. İnsan ise bundan farklı olarak kendisi için bir ayrıcalık olduğu ölçüde bir yük bir sorumluluk da olan seçim yapabilme ve karar alma kapasitesine sahiptir. Bizi başka yönlere savuran arzular arasında seçim yapmak zorunda kalabiliriz. Sözgelimi hem yalnız kalmayı hem bir arkadaşın yanında olmayı isteyebiliriz. Tıp okumak ama aynı zamanda müzik eğitimi almak isteyebiliriz. Veya isteklerimizle yükümlülüklerimiz birbiri ile çatışabilir. Başı dertte olan biri bizim ilgi ve sevgimize ihtiyaç duyarken sevgilimizle olmayı isteyebiliriz. Bir yandan diğerleri ile uyumlu olmayı arzularken öte yandan karşıt fikirler dile getirmemiz gerektiğine inanabiliriz. Kısacası iki değer sistemi arasında çatışma yaşayabiliriz. Mesela savaş sırasında tehlikeli bir işi kabul etmemiz gerektiğine inanırken öte yandan da kendimizi ailemize karşı sorumlu hissedebiliriz. Bu tür çatışmaların biçimi, yoğunluğu ve çapı büyük ölçüde içinde yaşadığımız medeniyet tarafından belirlenmiştir. Eğer söz konusu medeniyet istikrarlı ve gelenekler de yerleşikse kişinin seçim şansı sınırlı ve dolayısı ile ortaya çıkabilecek muhtemel çatışmalar da kısıtlı olacaktır. Yine de bu durumda bile çatışmanın olmadığını söyleyemeyiz. Bir konuda gösterdiğimiz bağlılık diğeri ile çatışabilir ya da kişisel arzular grubunun yükümlülüklerine ters düşebilir. Ama eğer içinde yaşadığınız medeniyet aynı çelişkili değerlerin ve farklı yaşam biçimlerinin bir arada durduğu hızlı bir geçiş evresindeyse o zaman verilmesi gereken kararların hem sayısı artacak hem de bu kararları vermek güçleşecektir. Bu durumda kişi toplumun beklentilerine uyabilir ya da muhalif olmayı seçebilir. Başarıya tapınabilir ya da onu küçümseyebilir. Çocukların katı bir disiplin ile yetiştirilmeleri gerektiğine inanabilir ya da fazla müdahale etmeden büyümelerini hoş görebilir. Kadın ve erkek için ayrı ahlaki standartlar olduğuna inanabilir ya da ikisi için de aynı ölçütün uygulanması gerektiğini savunabilir. Cinselliği mahrem bir ilişki gibi görebilir ya da onu tüm duygusal bağlarından koparabilir. Bu liste böyle sürüp gidebilir. Kuşkusuz içinde yaşadığımız toplumda insanlar bu tür seçimleri çok sık yapmak zorunda kalıyor. Dolayısı ile bu konularda çatışmaların oldukça yaygın olmasını bekliyoruz. Ne var ki şaşırtıcı olan şu, çoğu insan bu çatışmaların bilincinde dahi olmadığından hali ile net bir karar vermeleri bunların çözümlenmeleri için yeterli olmuyor. Bu kişiler çoğunlukla kendilerini hayatın akışına bırakıp rastgele sürükleniyor. Nerde durduklarını bilmiyor. Bilinçsizce ödünler veriyor ve farkında bile olmadan kendileri ile çelişiyorlar. Burada kastettiğim ne ortalama ne ideal yalnızca nevrotik olmayan sıradan insandır. Öyleyse kişinin bu çelişkilerinin bilincinde bir seçim yapabilmesi için bazı ön koşullar gerekir. Bunlar dört tanedir. Neyi istediğimizi hatta daha da fazlası ne hissettiğimizin farkında olmalıyız. Birini gerçekten seviyor muyuz yoksa yalnızca öyle olması gerektiği için sevdiğimizi mi sanıyoruz? Annemizi ya da babamızı kaybetsek gerçekten üzülür müyüz yoksa sadece üzülmüş gibi mi yaparız? Doktorluğu ya da avukatlığı gerçekten istiyor muyuz yoksa bunları yalnızca saygın ve kazançlı meslekler oldukları için mi cazip buluyoruz? Çocuklarımızın bağımsız ve mutlu olmalarını sahiden istiyor muyuz yoksa bu sadece lafta mı geçerli? Birçoğumuz için böylesi basit soruları cevaplandırmak güçtür. Çünkü gerçekte ne istediğimizi ya da ne hissettiğimizi bilmeyiz.

Sigmund Freud ve psikoanalitik kişilik kuramında geçen İd, Ego, Süperego kavramları bize insanların neden böyle davrandığını açıklıyor. İnsanın içinde yaşadığı güç, arzu, kontrol ve özgürlük savaşını anlatan kişidir. Kişiliklerimiz de bu çatışan karakterlerin bir ürünü. Zihnimizde dönen bir oyun gibi. Biz de bu çatışan zihinsel kuvvetlerin ve yapıların bir ürünüyüz aslında. Freud’a göre biz zihnimizde arzular ve bilinç arasında yaşanan bir dramın aktörleriyiz. Bu dramda ise üç tane ana karakter var: İd, Ego, Süperego. Önce en temel en primitif, en ilkel olan ile “İd” ile başlamak gerekirse; şunu düşünün, hepimiz o anda tatmin edilmesi gereken bir dürtü, bir arzu, bir isteğin etkisine girmişizdir. Çok beğendiğimiz o araba, o ev veya etkilendiğimiz o kişi. O anda, ama tam da o anda bizim olsun istemişizdir. Değil mi? İşte Freud’a göre bu önlenemez arzular zihnimizin derinlerine işlemiş, kişiliğimizin İd adı verilen bölümünden geliyor. İçgüdüsel ve bilinçdışı şekilde çalışan bu mekanizma tüm ihtiyaçlarımızı ve arzularımızı karşılayarak ertelemeden tatmin olmamız için bizi tetikler. Sosyal yasaklar, ahlaki normlar, gerçek yaşam, mantıklı düşünmeden bağımsız bir şekilde. Hiçbir şey düşünmeden. İstisnasız herkesin içinde taşıdığı en ilkel yapıtaşlarından biri. Kendinizi, çevrenizdekileri düşünün. En sakin, en mantıklı, en ayakları yere basan kişiyi mesela. Hiç aklınıza gelmeyecek insanların da, evet, içlerinde bu arzu yanardağı mevcut. Çizgi filmlerde karakterlerin omuzlarında melek ve şeytan tasvir edilir ya işte İd o şeytan. Veya alışveriş merkezlerinde istediği oyuncak alınmadığı için kendini yerlere atan o çocuk var ya? İd’in etkisi altında bir birey görüyorsunuz o anda. Çok da ayıplamayın. Freud’a göre bu istekleri tetikleyen de “libido” adını verdiği bir olgu. Bildiğimiz anlamı dışında burada daha geniş bir tanım yapıyor Freud. Tüm içgüdüler ve hayatta kalma içgüdüsünün kolektif bir enerjisi olarak tanımlıyor libidoyu. Ve hepimiz doğduğumuzda bu İd ile doğuyoruz. Kodlarımıza işlenmiştir. Ne olursa olsun yetiştiğiniz kültür, çevre, sosyal veya ahlaki normlar, kurallar ona dokunamaz. Fakat bu noktada bir şey olur. Yani elbette herkes istediği her şeyi, istediği zaman, istediği yerde elde etmek ister. Bu mükemmel olurdu. Fakat bu mümkün mü? Değil. Suçlusu kim? Kişisel dramımızdaki ikinci karakterimiz Ego. Bu karakterin en temel görevi ise çok güçlü arzularla beslenen İd ile dış dünya ya da gerçeklik dediğimiz olgu arasındaki dengeyi korumaktır. Yani şöyle diyebilir miyiz? Ego olmasaydı her istediğimizi elde edebilir miydik? Ego’yu boş verelim o zaman. Aslında öyle değil. Ego her ne kadar İd ile çatışma halinde görünse de aslında İd’i bir şekilde mutlu etmeyi de bilir. Yani şöyle düşünün. İd bir futbolcu olsun. Elbette bu futbolcu ne bileyim Barselona’da yüz milyonlarca dolarlık bir sözleşme yapmak istiyor olabilir. Ego ise bu futbolcunun menajeri durumunda. Arkadaşa şimdilik bu hedefini biraz küçültüp daha küçük bir takımla yetinmesi, yoksa hepten işsiz kalacağını hatırlatır. Daha planlı olmasını, daha uzun vadeli düşünmesi gerektiğini. Yani o çok güçlü duyguyu dönüştürerek daha gerçekçi ve işe yarar planlara dönüştürmemizi sağlayan bir aracıdır Ego. İşi zor yani egonun. Yerinde durmayan, içgüdülerinin esiri birini sürekli sakinleştirmeye çalışır. Bu da yetmiyormuş gibi bir de onun başında da bir bela vardır. Sürekli onu izleyen, işini doğru yaptığından emin olan bir denetçi güç. Hikayemize çok sonradan katılan ama ipleri eline alan güçlü bir karakter. Süperego. Her şeyi yargılayan ve düzeni sağlamaya çalışan yargıç. Ego İd ile görüşme halindeyken ve gelecek “krizleri” ve “bana ne, ben bunu istiyorum” çığlıklarını önlemeye çalışırken süperego sert bakışları ile egonun işini iyi yaptığına emin olmaya çalışır. Güçlü olmasını, etkili olmasını, daha iyi olmasını ister. Vicdan da diyebiliriz aslında süperego’ya. Çok sonradan genellikle ilk olarak anne-babanın sözleri, verdiği cezalar veya övgüleri ile gelişir ve daha sonra daha geniş anlamda sosyal normlar ve ahlak kuralları ile şekillenir. Büyüdükçe bu yazılı olmayan standartları içselleştitiriz. Yalan söylediğimizde kötü hissediyorsak veya vergi kaçırdığımızda hakkını yediğimiz insanları düşünmemiz bundan kaynaklanır. Her zaman bu kadar pozitif çıkarımları da olmayabilir. Aslında İd açısından doğru, Ego’nun da onayladığı, bizim için mantıklı olan bir şeyi de Süperego önleyebilir. Ki bu noktada suçluları da düşünebiliriz. Ted Bundy gibi serii katiller mesela bu suçları nasıl işliyorlar? Süperego’ları mı yoktu? Suçlu hissetmiyorlar mıydı? Uygun bir süperego geliştirmelerini sağlayacak bir çevrede mi büyümemişlerdi? Yoksa daha derinlerde yatan bir sorun mu söz konusuydu? Orasını da ayrıca konuşacağız. Ancak toplamak gerekirse emniyet şeridine hiç düşünmeden kendini atan Ahmet’in Ego veya Süperegosu olmayan, istediği oyuncak alımayınca kendini yere atan çocuktan bir farkı olmadığını, İd’inin etkisinde olan, ilkel biri olduğunu, arkadaşına vurmak isteyen Sercan’ın Ego’su sayesinde içgüdüsünü daha fazla çalışmaya yönlendirmesini ve kendi geleceğini düşünmesini, yakalanmayacağını bile bile kopya çekmeyen Ayşe’nin sağlıklı bir Süperego geliştirdiğini bu olayları örnek alarak söyleyebiliriz. Yani çok karmaşık bir iç dünyaya sahip olsak da birçok konuda neden öyle davrandığımızı açıklayan olgular bunlar ve bunları öğrendiğimizde kendi muhasebemizi yaparak, hiçbirini yok saymadan dikkatli bir denge kurabiliriz. Bu sayede hem mantıklı, hem arzularını yok saymadan, hem de mutlu bir yaşam sürebiliriz.



142 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

Antisosyal Kişilik Bozukluğu - 28/06/2022
Sosyopati ya da psikopati olarak da adlandırılan antisosyal kişilik bozukluğu genel anlamda diğer kişilerin haklarına karşı umursamazlık ve ihlal halidir. Çocukluk veya ilk ergenlik çağında başlayıp yetişkinlik çağında da devam eder. Hilekarlık ve
Terk Edilme ve Ayrılık Korkusu - 24/06/2022
Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin’ e benzer aşıkların reddedilme ve terkedilme öyküleri mitolojde yoğun bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bütün hayatını sevgiliye adayan erkek ve kadın mitleri ile doludur masallar ve efsaneler. Analitik psikolojinin
Göç’ün Psikolojisi ve Sosyolojisi - 21/06/2022
Uluslararası göç; bir ülkeden bir ülkeye belirli bir süre yaşamak için taşınmak olarak adlandırabiliriz. Göç konusunu sebeplerine göre ayıracak olursak eğer; 1) ekonomik göç yani iş için göç edenler: Eskiden Avrupa mavi yakalı göçmen ararken
Bağlanma türleri ve insan ilişkilerine etkisi - 17/06/2022
Bağlanma; çocukların küçük yaşta anne veya bakım veren diğer kişi ile kurduğu bağdır. Bebekler küçük yaşlarda bakım veren kişinin ya da annenin her zaman ihtiyaçlarına cevap verebileceğini, güvenli olarak bir psikolojik yapı geliştirdiklerinde onla
Çocuklarda davranış bozuklukları ve çalma davranışı - 14/06/2022
Bir davranışı problem olarak değerlendirmenin belli objektif ölçüleri vardır. Davranışın değerlendirilmesi sırasında
Otizm nedir? - 10/06/2022
Otistik çocukları üç konuda sıkıntı yaşarlar; sözel iletişim, duygusal ve sosyal alan, davranışsal konular. Çocuğunuzda bunlardan tamamı olmasa da bir kısmını gözlemliyorsanız bir uzmana başvurmanız çok önemlidir. Otizm’de erken teşhis ve doğru yönl
Kardeşler arası yaş farkı ne kadar olmalıdır? - 07/06/2022
En sık sorulan sorulardan biri ne zaman ikinci çocuğu yapmalıyım? Kardeşler arası yaş farkı ideali kaç olmalıdır? Bu yazımda bunlara detaylıca değineceğim. Yaş farkına karar verirken değerlendirilecek konular; anne baba, anne baba ilişkisi, çocuğu
Çocuklarda konuşma geriliği, konuşma gecikmesi - 03/06/2022
Konuşma bir öğrenme ve iletişim biçimidir. Bebekler etrafındaki olayları gözlemleyerek, cisimlerin isimlerini duyarak zamanla konuşmaya başlarlar. Çocuk beyni ilk üç yaş içerisinde öğrenme ve taklit etmeye çok açıktır. Çok kolay öğrenir ve taklit e
Çocuklara “Hayır”ı Öğretmek, Çocuklara Hayır Diyebilmek - 31/05/2022
Ne zaman çocuklara “hayır” diyoruz? Ne zaman “dur” diyoruz? Acaba bu hayır’lar bizim hayır’larımız mı yoksa olması gereken hayır’lar mı? Çocukların cezalandırılmaları ile ilgili süreçlerde bazen hayır diyerek, ses tonumuzu da arttırarak yapmaması ge
 Devamı